Dünya çapında en popüler içecekler sıralandığında kahvenin en üst sıralarda yer alacağı şüphesiz bir gerçek. Birçok kültürde son derece yaygın olan kahvenin sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde, çoğu ithal kahve çekirdeklerinden elde edilen, günde yaklaşık 400 milyon fincan kahve tüketildiği biliniyor.
Günümüzde son derece popüler olan kahvenin tarihi de 17. yüzyıla dayanıyor. Avrupa dünyasının 17. yüzyılda kahve çekirdeği ile tanışması ve bu çekirdeğin içecek olarak tüketilmesinin ani başarısı ve hızla artan talebi, neredeyse her sömürge bölgesine kahve ekilmesine sebep oldu. Kahve çekirdeği büyümesi ve ihracatı, özellikle 18. yüzyılın sonlarında Haiti'de ve Güney Amerika ülkelerinde yoğunlaştı. Seylan'da kahve tarlalarını yok eden Kahve Yaprağı Pas Hastalığının ortaya çıkması nedeniyle 20. yüzyılın başlarında en popüler kahve ihracatçısı değişti. 20. yüzyılda da ilk üç kahve ihracatçısı bugün tanıdığımız en büyük ihracatçılardı: Brezilya, Kolombiya ve Kosta Rika. 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında ABD'nin artan kahve talebi, kahve endüstrisinin bu ülkelerdeki kavrayışını güçlendirdi ve kahve ekimi, kakao ve tütün gibi diğer mahsullerin çiftçiliğinin yerini aldı.
Dünya çapında tüketim alanı bu kadar yoğun olan ve birçok bölgede kendi pişirme stilleriyle en sevilen içeceklerden olan kahve, son zamanlarda ise büyük bir krizle gündemde: İklim değişikliğinden etkilenen kahve tarımı!
İklim değişikliğinin kahve tarımına etkisi
İhracatçıların ilgisini çeken ve dünyada tüketilen kahvenin çoğunluğunu oluşturan iki kahve çekirdeği türü Arabica ve Robusta, özellikle sıcaklık değişimlerine karşı hassastır. Arabica, Robusta çekirdeklerinden daha kaliteli bir tat üretir ancak bu, sıcaklık ve yağmur koşullarına daha duyarlı olma karşılığında gelir.
Kahve yetiştiricileri, daha fazla sıcaklığa ve haşerelere dayanıklı Arabica çekirdekleri yetiştirmek, operasyonları yukarı taşımak ve mahsulleri serin tutmak için gölge ağaçlarına yatırım yapmak da dahil olmak üzere, daha yüksek sıcaklıkların neden olduğu zorluklara uyum sağlamak için çözümler bulmaya çalışıyorlar. [2] Bu çözümler yenilikçi olsa da doğası gereği geçici olarak kalıyor ve küçük çiftçilere büyük maliyet yaratıyor. İklim sorunlarının bu şekilde devam etmesi sonucunda kahve türlerinin yaklaşık yüzde 60'ının önümüzdeki yüzyılda neslinin tükeneceği öngörülüyor. [3]
Covid-19’un üretimdeki etkisi
Yaşanan pandemi de kahve endüstrisi açısından mevcut olumsuzlukların büyümesine sebep oldu. Pandemi sebebiyle kahve toplayıcılarını işe almak çok daha zor hale geldi ve düşük kahve fiyatları nedeniyle daha yüksek ücretli toplayıcıları teşvik etmek imkânsız oldu. Daha sıkı sağlık koşullarının uygulanmasına yönelik çabalara ve işsizlik oranının bir önceki yılın neredeyse iki katı olmasına rağmen, önlemler Kolombiya gibi ülkelerde yeterli sayıda işçiyi çekmeyi başaramadı.
Toplayıcılara sabit bir gelir, iş güvenliği veya sağlık sigortası sağlanmadığı için kahve endüstrisinde iş gücü sıkıntısı sıklıkla görülüyor. Pandemi de iş gücü sıkıntısını daha da artırarak bu krizin gittikçe büyümesine sebep oluyor. Bu nedenle, Café for Change Initiative'den Fernando Morales de la Cruz gibi uzmanlar, kahve endüstrisinde farklı bir iş modeli benimsenmediği sürece iş gücü sıkıntısının devam edecğini savunuyorlar.