Geleceği Konuşalım: İş Dünyası Kuantum Teknolojisiyle Sıçrıyor!

Kuantum teknolojisi, şirketlerin arz zincirinden iklim değişikliğine kadar bir dizi sorunla baş etmelerini sağlayabilir. Üstelik nihayet teoriden pratiğe de geçmeye başladı. Robert Hackett, ‘’Bu bir mühendislik harikası. Hayal bile edilemeyecek bir bilişim gücüne sahip geleceğin müjdecisi. Aynı zamanda bir çöp bidonuna da benziyor.’’

Q-System One, bir kuantum bilgisayarı

Makine, IBM'deki bilim insanlarının bir yıllık ya da nasıl ölçeceğinize bağlı olarak on yıllık da diyebileceğimiz emek ve yeteneğinin doruk noktası. Araştırmacılar iç içe geçmiş kutulardan oluşan bu sarkıtı şirketin New York Yorktown Heights’taki Neo Futurist Araştırma Merkezi'nin iç kısımlarında toparlamış.

Beyaz, soğutulmuş mekanizma 2.7 metrelik küp şeklinde alüminyum ve çelik iskeletten sarkıyor. En içteki odada özel bir işlemci silsilesi dünyanın en zor bilim ve iş sorunlarından bazılarının çözümüne yardımcı olabilir. Bu özel yapı 20 kuantum bitlik bir ateşleme gücüne sahip. Kuantum biti ya da kübit bu rüya makineleri işleten güçlü veri birimlerini tanımlıyor.

Makine teorik olarak inanılmaz derecede etkileyici

Kübitler, alışılmışın dışında üstün bir niteliğe sahiptirler ve yanılma payları da görece düşüktür. Bu da kuantum bilgisayarını gerçek yaşamda sorunların çözümünde güvenilir kılmak için gereken yaşamsal önemdeki avantajlar. Kuantum bilgisayarları henüz ticari bir değere sahip değiller. Halihazırda yararlı olma yolunda ilerliyorlar. Bunları potansiyel olarak bu derece hızlı ve güçlü kılan teknolojiler aynı zamanda şimdiki itirasyonlarıyla her gün kullandığımız klasik bilgisayarlarla karşılaştırıldığında güvenilmez ve hata yapmaya açıklar.

IBM Q sistemi ticari kullanım için ilk entegre kuantum bilgisayar sistemi olarak adlandırıyor. Ancak bu durumda kullanım son derece soyut. Şirketler IBM'in tesislerinde internet aracılığıyla kuantum platformuna erişerek deneyler yapabilirler ve teknolojinin olgunlaşmasını beklerken inceleme fırsatı bulabilirler.

Bununla birlikte Yorktown Heights bir yana Silikon Vadisi'nden Çin'e yakın zamandaki ilerlemeler kurumsal dünyanın büyük bir bölümünde bu teknolojinin yakında teorik bir istek olmaktan çıkacağını işaret ediyor. Tüm sektörlerdeki şirketler yıllardır işlerinin ilerlemesini engelleyen zorlukları aşabilmek için kuantum bilgisayarlardan yararlanmayı umut ediyorlar.

Aynı şekilde ulus devletlerde bir gün dünyada ekonomik ve askerî açıdan güçlü ve güçsüz olanları ayırabilecek alanda bir atılım yapabilmek umuduyla araştırmaya milyarlarca dolar akıtmak için harekete geçmiş durumdalar. Başkan Trump'ın baş teknoloji danışmanı ve ABD hükümetinin baş teknoloji sorumlusu olması için aday gösterdiği Michael Kratsios, özel sektör yatırımlarını çekme konusunda henüz erken aşamada olan kuantum bilimi için tam da federal ARGE dolarlarının en iyi şekilde kullanıldığı yerden size bağırıyor, diyor. Bunun nedeni ise şu, kuantum bilgisayarı sıradan bir işimiz sınırlarını aşmamızda bir numaralı umut kapımız olabilir.

Kuantum üstünlüğü nedir?

Teknoloji endüstrisinin rehber öğretisi olan Moore kanunu, bir mikro çipin içerebileceği transistör sayısı arttığından, bilişim gücünün kabaca iki yılda bir ikiye katlanması gerektiğini belirtiyor. Ancak bilim insanları, silikon çiplerdeki transistörleri hep beraber ne kadar ezebilecekleriyle ilgili sınıra yaklaşmış durumdalar. Jill, herkes Moore kanunundan sonra ne olacak kaygısını yaşıyor, diyor. O ve başkaları, kuantum bilgisayarının özellikle de yapay zekâyla beraber bu soruya bir cevap verebileceğine inanıyor.

Bu konuda kilometre taşı olabilecek test ise çok da uzakta değil. Google çok kısa sürede kuantum üstünlüğüne ulaşabileceğine inanıyor. Kuantum üstünlüğü, bir makinenin geleneksel bilgisayara göre daha güçlü olmasının gösterilmesi olarak açıklanabilir. Çinli bilim insanları da benzer bir yolda olduklarını söylüyorlar. Google'ın kuantumla ilgili çalışmalarını yöneten John Martinis bu engelin aşılmasının ardından, iş ve teknoloji dünyası durup buna bakacak ve sadece gelecek vadeden bir teknolojiyle değil, aynı zamanda tam da şimdi işleyen güçlü bir şeyle karşı karşıya olduğunu anlayacak, diyor. Ancak bu teyit olmasa bile süreç zaten kendiliğinden ilerliyor.

IBM bu alana hâkim olmak için Google, Intel, Microsoft ve daha başka bir dizi teknoloji devi ve startupla iş birliği yapıyor. Eğer bu şirketler insanları doğru bakış açısına sahip olduklarına inandırabilseler; daha fazla geliştirici, daha fazla müstakbel müşteri ve daha fazla pazar payı elde edecekler. Bu şirketlerden çoğunun başka bilgisayar kullanıcıları için bulutta yazılım ve hizmet kiralamaları ya da bunlara ev sahipliği yapmaları tesadüf değil. Quantum'da çığır açabilecek bir gelişme kendilerine potansiyel olarak bir başka kârlı hizmet kapısı sunabilecek.

Microsoft'un Quantum iş geliştirme lideri Julie Lau, Quantum'un ne zaman geleceği ve ne zaman işe uygulanabileceği konusunda müşterilerden çok fazla soru geliyor, diyor. Bu soruya gittikçe daha fazla oranda bugün diyoruz.

Kuantum bilgisayarı

Kuantum bilgisayarı yalnızca bir başka ultra hızlı bilgisayar olmadığından potansiyel son derece baştan çıkarıcı. Tamamen yeni bir canavar. Bir şeyi diğerinden sonra işlemek, sıradan bilgisayarların yaptığı gibi bilek gücüyle halletmeye çalışmak yerine Quantum bilgisayarı meditasyonla nirvanaya ulaşan budist rahip gibi potansiyel olarak tüm senaryoları eş zamanlı olarak değerlendirebiliyor.

Quantum bilgisayarlarının teorik olarak çözmeye uygun oldukları sorun türlerini anlamak için Alplerde durup dağların tepesine baktığınızı hayal edin ve kendi kendinize şunu sorun. Hangisi en yüksek noktaya sahip? Basit bir ufuk turu soruya cevap verebilir. Ve de 100 yıllara dayanan geçmişi olan trigonometri de onaylayabilir. Şimdi aşina olduğumuz 3 yerine binlerce hatta daha da ötesi 100 binlerce boyutu olan bir evren düşünelim. Bu kaleidoskopik, ürkütücü görüntüde minimum ya da maksimum noktayı keşfetmek tam anlamıyla olanak dışıdır.

Bugünlerde gittikçe daha fazla sayıda şirket kendisini binlerce boyutlu Alplerde buluyor. Şu bir gerçek ki hepsi de verilere boğulmuş vaziyette. Ancak çok fazla çeşit veri, çok fazla sayıda değişken içerdikleri için en güçlü bilgisayarlar bile bu tür sorunları çözemez.

Kuantum teknolojisi ve devler

Her şeyi herkese göndermeye çalışan Amazon'u ele alalım. Bu girişimi otomize etmeye çalışan birisi, güzergâh ve lojistik, envanter, hava durumu, trafik, yerel yasalar ve nihayetinde evrenin üzerlerine boca ettiği sayısız sorunla baş etmek zorunda. İnsanlar ve bilgisayarlar ellerinden geldiğince bu kaosla güreşiyorlar. Kuantum bilgisayarı ise bu zorlukları yumuşatabilir. Kuantum savunucuları ayrıca yapay zekâyla birleştiğinde potansiyelin daha da artacağına inanıyorlar. Kendi kendine öğreten makineler daha fazla sorumluluk aldıkça Kuantum bilgisayarı da makine öğrenim süreçlerinde turbo etkisi yaratabilir. Kısacası bu alandaki olanaklar sonsuz gözüküyor ve henüz kanıtlanmış da değil. İşte bundan dolayı teknoloji bu konuda üretilen yanıltıcı haber enflasyonuna açık durumda.

Bununla birlikte bu durum şirketlerin evrensel Kuantum bilgisayarı işlerlik kazandığında hazır olmaları için yazılımı kodlamalarını engellemiyor. JP Morgan Chase ve Goldman Sachs yatırım portföylerinde riski azaltmak için kuantum uygulamalarını araştırıyorlar. Daimler Mercedes-Benz elektrikli otomobillerde pil performansını artırmak için bu teknolojiyi kullanmayı umuyor. Eczacılık devi Biogen, Alzheimer ve Biogen gibi neurodegenerative hastalıkları iyileştirmeye aday yeni ilaçları bulmak için kuantum destekli deneyler yaptı. Bu kadar çok şirketin bu yeni gelişen pazara niçin bu kadar çok yatırım yaptıkları kolayca anlaşılıyor. Belki de başka hiçbir yeni gelişen teknoloji bu kadar farklı disiplini bu kadar çok potansiyel uygulamayla kapsayabilecek yeterlilikte değil.

Kısa kuantum tarihi

1995 yılında New Jersey'deki Bell Labs'ten matematikçi Peter Shor bütünüyle fonksiyonel bir kuantum bilgisayarının çarpıcı bir şeyler yapabileceğini kanıtlamıştı. Buna göre özel konuşmaları güvenlik altına alabilecek popüler bir uygulama olan RSA şifrelemesini kırabiliyordu. Sıradan bir bilgisayarın çözmek için evren var olduğu sürece uğraşacağı bir şeyi kuantum algoritmasının birkaç dakikada halledebileceğini gösterdi. Bir yıl sonra aynı zamanda Bell Labs bilim insanı olan Lov Grover insanların yapılanmamış veri tabanlarını kolayca tarayabilmelerini sağlayacak bir kuantum bilgisayarı ile geldi. Bilim insanları hemen bu alana doluştu ve donanımdaki ilerlemeler kodlamadaki dönüm noktalarını takip etti.

2000'li yılların ortalarına gelindiğinde kuantum alanına yönetici ve bilim insanı sağlayacak laboratuvara olan Yale'den Robert Schoelkopf’ın başını çektiği ekip, teknoloji dünyasının bugün büyük umutlar bağladığı Kuantum teknolojisine yönelik bir yaklaşım geliştirdi. Schoelkopf, olağanüstü işlevlerini ortaya koymak için aşırı soğutulmuş silikon ve elektrik akımını kullanan süper iletken kübitin önce olmasına katkıda bulundu. IBM'in makineleri doğrudan Shoelkopf'un laboratuvarından geliyor.

Daha önce IBM'deki kuantum bilgisayarının geliştirilmesinde kilit rol oynamış olan Schoelkopf laboratuvarı çalışanı Chad Rigetti'nin yönettiği Kaliforniyalı start-up Rigetti Computing, bu yılın sonunda ortaya koymayı planladığı 128 kubitlik versiyonu dahil bu tür makineler inşa ediyor. Google'ın ve Intel'in temelleri de bu teknolojiye dayanıyor. Bu yaklaşımın bu kadar popüler olmasının bir nedeni, yarı iletken endüstrisinde on yıllara yayılan ilerlemelerin tepe noktasında yer alması. Bu kubitler özel olarak tasarlanmış silikon cihazlarının içinde oluşturuluyor. Bunları ince bir izolasyon bariyerinin ayırdığı süper iletken elektrotlar arasında akan elektrik akımı üretiyor.  Bu işlem yalnızca sabit düşük sıcaklıktaki ultra soğuk odalarda gerçekleşebiliyor. Bu da kuantum bilgisayarlarının yakın gelecekte niçin masa üstünde değil de laboratuvarlarda ve veri merkezlerinde çalışacağını açıklıyor.

Gittikçe artan sayıda şirket kazananı görmek için 5 ya da 10 yıl beklememeye kararlı. Kuantum araştırmasında hem IBM hem de Google'la iş birliği yapan Daimler Mercedes-Benz buna inananlardan biri. Şirketin Kuzey Amerika Arge Birimi İnovasyon Direktörü Ben Booser, mevcut bilişim gücüyle başaramayacağımız bazı simülasyonlar ve modellemeler var, diyor. Daimler ulaştırma lojistiğini iyileştirmek ve araç pillerinin kimyasını modellemek için kuantum yöntemlerini kullanmaya öngörüyor. Bu tür hesaplamalar halen kuantum bilgisayarları için erişilebilir değil. Ancak Booser'un ekibi teknolojinin gelecek yıllarda bu noktaya ulaşacağını umuyor. ‘’Bir endüstri devi olarak bunu atlamasak teknoloji ortaklarının bu tür kullanımlara ağırlıklarını koyamayacaklarına ve sonuçta fırsatı kaçırabileceğimize inanıyorum.’’

Monroe, insanlar bu sorunları şimdilik görmezden geliyor çünkü bunları yapacak makinelerimiz yok, diyor. Ancak eninde sonunda insanlar en ufak bir avantaj gördüklerinde bu bilgisayarlar hakkında daha fazla düşünmeye başlayacak ve bu da kartopu gibi büyüyecek. Bu makinelere şöyle bir göz atmak için doktora yapmanız da gerekmiyor. IBM 2016 yılından beri müzik partisyonuna benzeyen grafik bir arayüze sahip web sitesiyle iki kuantum bilgisayarını kamuoyuna açık hale getirdi. Kurumsal dünyanın içindeki ve dışındaki bilim insanları benzer portallarla deneyleri gerçekleştiriyorlar. Optimizasyon sorunlarına yönelik çözümleri araştırıyor, ne tür sorular sorabileceklerini ve teknoloji ortaya çıktığında bu soruları nasıl düzenleyebileceklerini kestirmeye çalışıyorlar.

120 bin kişi 3 yılda 1 milyona aşkın deney yaptı ve IBM'in kuantum bulut hizmetini kullanarak 190'ın üzerinde araştırma raporu yayınlandı. IBM'in Yorktown Heights tesisine, aralık ayının ortalarında ziyaret sırasında araştırma merkezinin çalışanları, dünyada bu teknoloji ile ilgili çalışmaların hala nerelerde yapıldığını noktalarla işaretleyen bir harita gösterdi. Coğrafya, bilgisayarlarda kimlerin bu teknoloji ile uğraştığını ortaya koyuyor. Hemen hemen her yerde hevesliler öğreniyor, kodluyor ve deneyimliyorlar. Ancak bariz bir tuhaflık sergileyen tek bir istisna var.

Kuantum teknolojisi: Çin ve Amerika

Çin, haritada büyüklüğüne, etkisine ve teknolojiye olan ilgisine rağmen şaşırtıcı biçimde siyah gözüküyor. Burada ejderhalar olmalı. Araştırma merkezinin başkanı Dario Gil, dünyanın diğer kısmındaki faaliyetlerin haritada işaretlenmediğini kabul ediyor. Çinlilerin kendi hükümetlerinin belirlediği girişimlerinin olduğunu ve Amerikan şirketleri ile en azından IBM ile çalışmadıklarını söylüyor. Gil'in anlattıkları, kuantum rekabetinin yalnızca ticari olmadığı, aynı zamanda jeopolitik bir anlamda taşıdığını ortaya koyuyor.

Tam olarak işleyen, genel bir amaca hizmet eden kuantum bilgisayarı, internet trafiğini yöneten ve casuslar için paha biçilmez bir araç olan her tür veriyi güvenlik altına alan şifrelemeyi, delmeyi başarabilir. Teknolojinin ön saflarında olan ülkeler, aynı zamanda iletişimlerini gizli dinlemeye karşı koruyarak, coğrafi rekabette bariz bir avantaj elde edebilirler.

Rekabet, özellikle 2016 yılında Çinli bilim insanları bir uyduyu alçak yörüngede patlattıklarında kızıştı. Bu bilim insanları, eski bir Çinli filozofun adından esinlenerek, MISYUS adı verilen uzay gemisini kullanıp, kuantum parçacıklarını bin kilometreden daha uzakta yer alan Tibet dağlarına başarılı bir şekilde iletmeyi başardı. Bu olağanüstü çalışma, dünyayı hayran bırakırken şu yakıcı soruyu da akıllara getirdi. Amerika uzay yarışında bir zamanlar, Sovyetler Birliği'nin gerisine düştüğü gibi, bu yarışta da liderliğini bu kadar erken mi kaybetti?

Çin, Pekin ile Şangay arasında oldukça güvenli bir kuantum anahtarlı iletişim hattı kurdu. Çinlilerin, 2013 yılından beri de kuantum bilimi ile ilgili yayınladıkları çalışmaların sayısı da ABD'nin yayınladıklarından 500 adet daha fazla. Boston Consulting Grubu'nun hesaplamasıyla Çin'in yayın sayısı 2986, Amerika Birleşik Devletleri'ninki ise 2494. Ayrıca Çin hükümetinin, gelecek 5 yılda ulusal kuantum programına 10 milyar dolar harcaması bekleniyor. Mises'un yolculuğu gerçekleştirmesine öne yak olan bilim insanı, Penjian V'ye yol gösteren Avusturyalı fizikçi Anton Zeilinger, Fortune'a verdiği demeçte, kuantum iletişimine saygıyla Çin'in oyunda oldukça ileride olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Üstelik, az bir fark da değil, açık ara öndeler, diyor.

Amerika Birleşik Devletleri'ne gelince, ülkedeki siyasetçilerin mesajı aldıkları görülüyor. 2018 yılı sonunda tam da federal hükümetin şimdiye kadarki en uzun kapanışına yol açan anlaşmazlığın arifesinde, kongre hemen hemen oy birliği ile ulusal kuantum girişimini onayladı. Yasa, bir Amerikan ulusal kuantum stratejisinin uygulanmaya konması için 1 milyar doların üzerinde bir bütçe ayrılmasını öngörüyor. Söz konusu girişim, belli başlı araştırma ajanslarının fonlama faaliyetlerini koordine ediyor. Bu paranın nasıl harcanacağı henüz kararlaştırılmış değil. Ancak, federal fonların aşılanması hem teknolojiye güvenoyu hem de fona aç araştırma laboratuvarlarının güçlü bir şekilde motive edilmesi demek.

Pek çok ABD'li şirket, üniversite, bilim insanı ve startup'ın öncü çalışmalarından yola çıkarak Çin'in üstün durumda olduğuna inanmıyor. ABD hükümetinin teknolojiden sorumlu yöneticiliğine atanan Kratsiyos'a göre diğer ülkeler geride oldukları ve arayı kapatmaya çalıştıkları için kuantum bilimine devasa miktarda paralar akıtıyorlar.

Stanford Üniversitesinde doğan etkili bir laboratuvar grubu olan SRI International'da ileri teknoloji birimini yöneten teorik fizikçi Joe Brose halen kimin önderlik ettiğine bakmadan yasanın ABD'ye yeni doğan endüstriyi besleme olanağı sunacağını ve teknolojinin aleyhimize olacak şekilde deniz aşırı ülkelere kaçıp oradan da yine bize satılmasına engel olacağını belirtiyor. Ancak bir devrimin işareti olan tüm erken dönem teknolojilerinde olduğu gibi her zaman yanılsamaların umutların ötesine geçme riski vardır.

Yapay zekâ teknolojisindeki ilerlemeler önemli ölçüde yavaşlayıp da buna olan ilgiyi de azalttığında yapay zekâ haberlerinin yayınlanma sıklığı bakın. Bazı bilim insanları, yatırımcıların ürün yol haritasında uzayan süreler ve gecikmelerle karşı karşıya kaldıklarında kaynak aktarmayı durduracaklarından endişeliler. Bu konuda kırılma noktasının an meselesi olduğunu ileri süren, 10 yıl kadar önceki haber başlıklarını işaret eden Gartner'dan analist Matthew Breeze, kuantumla ilgili her zaman 5 yıl sonra gerçekleşeceğine dair bir espri vardır, diyor. Eğer bu kez farklı olursa bunun nedeni çok sayıda şirketin bu işe el vermesidir. SRI’dan Breeze, yeni oluşan bir endüstrinin hemen arkasından geliyoruz, diyor.

Yarı iletken endüstrisinin yeni doğduğu 50'ler, 60'lar ve 70'lerde insanların neler hissettiklerini tahmin edebiliyorum. Zaman çizelgesine gelince Intel'de kuantum dolanımının sorumlusu olan Jim Clark, Ay'a insan gönderme misyonuyla modern elektronik bilgisayarların gelişimi arasında bir benzerlik kuruyor. Sputnik 1957 yılında uçtu. Neil Armstrong 1969 yılında Ay’a ayak bastı. İlk transistör 1947 yılında gündeme geldi. İlk entegre devre 1958'de hayatımıza girdi. Bu tür dönüşümlere yol açan sıçramaların hayatımıza girmesi için genellikle 10 yıldan biraz fazla beklemek gerekir. Clark'ın tahminlerine göre kuantum içinde durum farklı olmayacak. Amacımız kısa vadede göz boyayan bir şeyler ortaya koymak değil. Aya giden roketi inşa ediyoruz, diyor. Endüstrinin kalkışı ne zaman görebileceği konusunda kimse hemfikir olamıyor. Ancak bu yıl bilim insanlarının geri saymaya başladıklarını görebiliriz.

Kuantum yarışını kazanmak için yedi yol

Kuantum bilgisayarının işlemesini sağlayabilecek pek çok yöntem var. İşte hangi şirketlerin hangi teknolojiyi desteklediğine dair yol haritası.

Süperiletkenlik

Hemen hemen mutlak sıfıra yakın derecede soğutulmuş özel yarı iletken boyunca geçen elektrik akımını kullanarak bilişimsel kubitler üretmek için elektrik akımından yararlanır. Google, IBM ve Intel şimdiye kadar ön planda olan bu yaklaşımdan yararlanıyorlar.

İyon tuzak

Vakum içinde lazarlarla yönetilen şarjlı atomlarla işler. Bu yöntem hatalara yol açabilecek gürültülü müdahalelerin azalmasına yardımcı olur. Endüstri devi Honeywell bu yöntemi uyguluyor. Alfabetin desteklediği startup IonQ da bu kategoride.

Nötr atom

Ion tuzak yöntemine benzer ancak istisna olarak tahmin ettiğiniz gibi nötr atomlar kullanır. Fizikçi Michael Luke'nin Harvard'daki laboratuvarı bu alanda öncü. Matematik sorunlarına en düşük enerjili ve dolayısıyla en hızlı çözümler bulmak amacıyla tasarlanmıştır. Kanadalı D-Wave şirketi bu fikre dayanan milyonlarca dolarlık makineleri Google ve NASA'ya sattı. Bu makineler hızlı ancak kuşkuyla bakanlar quantum olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini sorguluyorlar.

Silikon dönü

Transistörlerle kısılmış tekli elektronları kullanır. Intel hem daha olgun süper iletken kubitleri hem de bu daha yeni ve eşit derecede yarı iletken dostu yöntemi seçenek olarak değerlendiriyor.

Topolojik

Ion adlı egzotik oldukça istikrarlı yarı partiküller kullanıyor. Microsoft henüz etkisi kanıtlanmamış bu yöntemi uzun vadede en iyi aday olarak görüyor. Ancak şirketin bir tane üretmesi gerekiyor.

Photonic

Özel silikon çiplerle gönderilen hafif partikülleri kullanıyor. Partiküller birbirleriyle çok az etkileşime giriyorlar ama dağılıp yok olabiliyorlar. Üç yıllık start-up PSI Quantum bu fikir üzerinde denemeler yapıyor.

Kuantuma işlerlik kazandırmak

Şirketler kuantum bilişimini bir dizi karmaşık soruna uygulamayı umuyor. Özellikle aşağıda yer alan sektörler bu alana sıçramaya hazırlar. Finans, bankacılık ve yatırım riskinin yönetilmesiyle ilgilidir. JP Morgan Chase ve Goldman Sachs gibi Wall Street devleri kuantum bilişiminin portföyleri ile ilgili tehditleri ve fırsatları daha iyi yönetmesini sağlayarak kendilerine üstünlük sağlayacağını umuyorlar. Kuantum bilgisayarları aynı zamanda finans profesyonellerinin Monte Carlo simülasyonlarını, komplike karar ağaçlarının olası sonuçlarını öngörmek için tasarlanmış matematik modellerini iyileştirebilir. Sıklıkla müşterilerin emeklilik tasarruflarının ne kadar süre dayanabileceğini kestirmelerine yardımcı olmak üzere kullanılıyorlar.

Enerji, kuantum bilgisayarları dünyanın en karmaşık ve kestirilmesi zor fenomenlerinden biri olan iklim değişikliğiyle mücadele etmesine yardımcı olabilir. ExxonMobil öngörüsel çevre modelleme ve karbon yakalama teknolojisi gibi aplikasyonları araştırmak için ocak ayında IBM ile ortaklık kurdu.

Daimler Mercedes-Benz elektrikli araçları geliştirmek için yeni pil kimyasal türlerini test edecek kuantum bilişimini kullanıyor. Dubai, elektrik ve su idaresi, enerji şebeke yönetimini optimize etmek için Microsoft'a çalışıyor.

Tıp

Bir gün sağlığınız bir kuantum sıçrayışına bağlı olabilir. Eczacılık devi Biogen, tıp dünyasının en karmaşık disiplinlerinden biri olan moleküler modellemeye yönelik uygulamaları araştırmak için IBM ile iş birliği yaptı. Amaç, neurodegenerative hastalıkları tedavi etmek için aday ilaçları bulmaktı. Microsoft, kuantumdan esinlenen algoritmaları kullanarak MRI makinelerinin doğruluğunu arttırmak için Case Western Reserve Üniversitesi ile iş birliği yapıyor.

İlginizi Çekebilir

Yükleniyor...
Yükleniyor