İnsanlar evde veya başka bir yerde geçirdikleri zamandan çok daha fazlasını işte geçirirler. Sürdürülebilir bir çalışma ortamı ise uzun bir iş gününü çalışanlar için daha az stresli ve daha keyifli hale getirir.
Sürdürülebilir iş yeri tanımı, çalışanların esenliği kadar ekolojik denge için verimli ve temiz kaynak kullanımını da kapsamına alır. Şirketlerin, ekosisteme zarar veren ögeleri tersine çevirmek için yenilikçi fikirler tasarlayabilecek teşvik ve fırsatlara sahip olmaları, onlara bu hususta önemli görevler yükler. Bu fırsatlara örnek olarak, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması ve çalışma ortamında sürdürülebilir girişimlerin uygulanması verilebilir.
Sürdürülebilir iş yeri nedir?
Sürdürülebilir bir iş yeri, uzun vadede başarı ve yaşanabilir bir dünya için gezegeni, personelin refahını ve aynı zamanda kârı dengeleme hedefini oluşturur. Bunun istihdam edilenler açısından anlamı, bir işletmenin en değerli varlığı olan çalışanların sağlığını ve güvenliğini koruyamaması durumunda sürdürülemez olarak kabul edilmesidir.
Sürdürülebilir ve sağlıklı bir iş yeri, daha mutlu çalışanlar demektir. Bu da çalışan üretkenliğini artırarak işle ilgili tehlikeleri, hastalıkları ve aksilikleri azaltır. Bu yaklaşım, şirketlerin gelirini ve itibarını yükseltmek için esastır.
Sürdürülebilir bir çalışma ortamı bazı kişilerce bir hayal olarak görülebilir. Sonuçta her işletmenin beklentisi, tüm paydaşlar için kârlılığı maksimize etmektir. Bugün, birçok şirket, sürdürülebilir bir çalışma ortamının faydalarının ve uzun vadeli kârlılığının farkına varmaktadır. Örneğin, doğal aydınlatma için tavanlara pencerelerin takılması elektrik faturalarında azalmaya sebep olabilirken, pasif soğutma ve ısıtma gibi doğa dostu uygulamalar da iş yeri koşullarını iyileştirir ve ekolojik fayda sağlar.
Sürdürülebilir iş yerinin piyasa değeri üzerindeki etkisi
Son araştırmalar, sürdürülebilir bir çalışma ortamına yatırım yapan şirketlerin, bu konuda aksiyon almayanlara kıyasla daha iyi bir performansa sahip olduğunu göstermektedir. Yani kurumsal sosyal sorumluluk ile hisse senedi performansı arasında önemli bir ilişki olduğu söylenebilir.
Sürdürülebilirlik bilincinin sosyal medya üzerinden yaygınlaşması dünyanın her yerinden şirketlerin bu konuda sorumlu tutulmasını sağlamıştır. Youtube videoları ve internet platformları üzerinden yapılan çağrılarla, sürdürülebilir kurumsal uygulamaları faaliyetlerine katmayan şirketler ifşa edilmekte, tüketici ve paydaşların bu kurumlara yatırım yapmamaları telkin edilmektedir.
Farklı kuşakların değer dünyalarında yaşanan dönüşüm de sürdürülebilirliğin piyasa değeriyle ilişkisini güçlendiren etkenlerden arasında yer alır. Önceliğin güç, para ve prestij olduğu önceki nesillerle karşılaştırıldığında, Y kuşağında inanılan bir amaca yönelik çalışma isteği daha baskın hale gelmiştir. Y kuşağının sürdürülebilir aktivitelere dahil olmaya öncelik veren şirketleri daha çok tercih etmesi, bu kurumların dönüşümü üzerinde daha büyük bir baskı oluşturur.
Kurumsal sosyal sorumluluğu iş operasyonlarına entegre ederek sürdürülebilir bir çalışma ortamı oluşturmak, başlangıçta kaynak israfı gibi görünebilir, ancak uzun vadede kesinlikle meyvesini verecektir. Böyle bir çalışma ortamı, şirketlerin yeni çalışanlar istihdam etmesini ve mevcut üretken çalışanları elinde tutmasını sağlarken; işe alma, seçme, ücretlendirme ve sosyal haklar gibi pek çok harcamadan da tasarruf edilmesine yardımcı olabilir.